Ratatuy - Ratatouille (2007)
RATATUY - RATATOUİLLE (2007)
Walt Disney ve Pixar
"Herkes yemek yapabilir."
-Auguste Gusteau
Başlamadan önce söylemek istediğim bir şey var. Bundan sonra her cumartesi bir yazı yayınlamaya karar verdim. Umarım yapabilirim. Neyse hadi yazıya dönelim.
Film hakkında ilk söylemek istediğim şey: NOLUR ŞU FİLME AŞÇI FARE DEMEYİ KESİN! Yalvarırım. Yapmayın artık şunu. Bu filmin adı Aşçı Fare değil. Bu isim kimden ya da nereden çıktı bilmiyorum ama lütfen artık durun. Yani ben Ratatuy deyince suratıma bakan ama Aşçı Fare deyince anlayan o kadar çok insanla karşılaştım ki. Evet, artık filmin ismini öğrendiğinizi umarak yazıya geçiyorum.
Film kesinlikle ilham verici filmler arasında. Yani kalkıp bir şeyler üretmemi sağlayacak bir film izlemeliyim diyorsanız işte o film bu.
Şunu da eklemeliyim ki filmde sayamayacağım kadar görsel şölen var. Ve tabii ki görsel şölenlerin olmazsa olmazı muazzam soundtrackler. Ayrıca kaliteli bir hikayenin de yeri ayrı. Demeye çalıştığım şey: Evet, yeni Disney'in animasyonu daha iyi olabilir ya da CGI ile yapılması çok zor şeyler yapıyor olabilir. Ama ben eski animasyon kalitesiyle ama gerçekten kaliteli hikayeleri tercih ederim.
KONUSU
Remy adındaki bir fare, ailesinin tüm istemeyişi ve yapılması imkansız olmasına rağmen, büyük bir aşçı olma hayalleri kuruyor. Tıpkı filmin yönetmeni Brad Bird'ün dediği gibi "Fareler mutfaklardan korkarken bir fare mutfakta çalışmak istiyordu." Kader Remy'yi Paris'in kanalizasyonlarına attığında Remy kendini, yemek pişirme üstadı Augutse Gusteau sayesinde ünlenmiş bir Fransız mutfağının altında bulur. Mutfaktaki hoşlanılmayan hatta kesinlikle istemeyen bir misafir olmanın getirdiği tehlikelere rağmen Remy'nin aşçı olma arzusu tüm olayları alevlendirerek Paris'in yemek dünyasını tepe taklak eden inanılmaz bir üstünlük mücadelesi başlatır.
Evet, filmin konusu kısaca böyle.
OLAY ÖRGÜSÜ
Aslında filmin çok güzel işlenmiş bir olay örgüsü var. Spoiler olmaması için detaylıca anlatamayacağım ama eğer filmin senaryosuna dikkatlice bakarsanız filmdeki her küçük olayın başka bir büyük olaya sebep olduğunu görebilirsiniz. Senaryoda böylesine bir kelebek etkisi düzeni kurmak zordur. Valla helal olsun.
YAŞ SINIRINA UYGUNLUK
Bu film yaş sınırına uygun mu tam emin değilim. Şimdi diyeceksiniz ki "Neden? Kapaktaki fare gayet sevimli duruyor işte." Evet ama filmdeki bazı sahneler şüpheye düşmeme sebep oldu. Mesela filmde bir sahnede fare zehri satan bir dükkan gösteriliyor ve tahmin edebileceğiniz gibi orada ölü fareler de var. Sizi bilemeyeceğim ama ben küçükken o sahnede korktuğumu hatırlıyorum. Ayrıca yukarıda anlamadıysanız diye yazayım bu film Fransız kültürünü anlatıyor ve Fransız kültürünün vazgeçilmez ögelerinden biri de şaraptır. Haliyle filmde gerek arka planda olsun gerekse içtikleri olsun, birçok yerde şarap geçmekte. Kısacası her zaman dediğim gibi kararı siz verin.
DUBLAJ MI ALTYAZI MI?
Geldik yazının en uzun kısımlarından birine. Ama bunu zaten biliyorsunuz.
Şunu söyleyerek başlamak istiyorum ki: İlk defa bir konuda orijinalinden farklıyız ama iyi bir şekilde. "Dublajda arka plandaki sesler az geliyor." diyenler öne çıkabilir mi acaba çünkü onlara bir çift lafım var:
"Ha! Bu filmde öyle değil işte!"
Başlarda Remy'nin hikayeyi anlattığı yerlerde Remy söze başladığı zaman arka planda kalan sesler orijinalinde neredeyse hiç duyulmazken dublajda gayet net bir şekilde duyuluyor. Zaten arka plandaki seslerin duyulmama olayı her film ya da dizi için geçerli değil. Bu durum genelde çok da önemli olmayan yapımlarda olur. Veya siz filmi ya da dizi nereden izlediğinize dikkat etmelisinizdir.
Evet gelelim asıl soruya: Bu filmde dublajda Fransız aksanı var mıydı? Cevap: Evet. Evet, vardı. Ama ne yazık ki sadece bir karakterde. Sanırım gerçekten Fransız aksanı konusunda eksiğimiz var. Ama onları suçlayamam. Fransız aksanı yapmak hiç de kolay değil. İnanın bana, denedim.... En azından bu filmi izlerken neden Fransız aksanı olan karakterleri Karadenizli yaptıklarını öğrendim. Çünkü benziyorlar. Yani sanırım.... Kısımdan kısma.... Eğer doğru açıdan bakmayı becerebilirseniz benziyorlar.
Öte yandan orijinalinde her karakterin aksanı var. Yani başta konuşan ve bir daha uğramayan, yüzünü bile görmediğimiz (filmi izleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız) adamın bile aksanı var.
Aslında filmde anlamadığım bir nokta var. Bu film Fransa'da, Paris'te geçiyor. Ama karakterler İngilizce konuşuyorlar üstelik Fransız aksanıyla.... Büyük ihtimalle ya ne demek istediğimi anlamadınız ya "Eee ne var bunda?" diyorsunuz ya da "E ne yapsalardı? Tüm filmi Fransızca mı çekselerdi?" diyorsunuz ki bu da zaten ne demek istediğimi anlamadığınıza geliyor o yüzden izin verin açıklayayım. Şimdi bir gerçeklik düşünün. Ya da düşünmeyin. Bırakın o gerçekliği. Düşünün ki bir film çekiyorsunuz. Fransa'da geçiyor. Şimdi, tüm filmi Fransızca çekemeyeceğinize göre tüm karakterleri sizin dilinizde (ki bu durumda bu dil İngilizce oluyor) konuşacak şekilde kurguluyorsunuz. Yani bir anlamda Fransızca'yı yok sayıp tüm karakterleri kendi dilinizde konuştuğunu hayal ederek, o zamanda aslında Fransızca konuşan karakterleri izleyicinin anlaması için kendi dilinizde konuşuyormuş gibi kurguluyorsunuz. Yani biz bu sisteme göre Fransızca'yı yok ettik. Öyleyse nasıl olmayan bir dilin aksanı olabiliyor?
İçimde yukarıda ne demek istediğimi anlatamamışım gibi bir his var.
Ve evet, tekrar okuyunca fark ettim, anlatamamışım. Neyse. Sanırım Disney de bu kargaşadan kaçmak için aksan verip geçti. Ben de üstteki yazıyı olduğu gibi bırakıp geçiyorum.
....buradan sonra bir başlık gelmesi gerekiyormuş gibi hissediyorum ama başlığın ne olduğunu unuttum. Sanırım yukarıdaki yazı için beynimi çok fazla zorladım.
💬 Soundtrackler kısmı var.
Teşekkür ederim. Artık sinirimi bozmaktan çok yardım ediyorsun. Bence arkadaş olabiliriz.
💬 Hayatta olmaz.
Çok kabasın.
SOUNDTRACKLER
Filmin soundtrackleri yukarıda da dediğim gibi muazzamdı. Yani kendimi resmen Fransa'da hissettim. Ayrıca bu film, filmi izlemeyenlerin bile bildiği bir soundtracke ev sahipliği yapıyor. O soundtrackin adı ne mi? Le Festin.
Bu muazzam soundtrackleri bestelediği için Michael Giacchino'ya çok teşekkür ederek yazımı bitiriyorum.
Bitiremiyorum çünkü bir şeyi unuttum. Bu filmde o kadar çok küçük detay ve ilk bakışta fark edilemeyecek şey vardı ki bu film için bir de fark etmedikleriniz yazısı yazmaya karar verdim.
Neyse, bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Şimdilik kendinize iyi bakın. Hakkında yazı yazmamı istediğiniz film varsa yorumlara yazmayı unutmayın. Hoşça kalın. Sizi seviyorum.
Fransızcayla ilgili olan aksan paradoksunun olduğu paragrafta kafam yandı ama anladım. Artık AHCI FARE pardon Ratatuy’dan bahsettiğiniz zaman boş boş suratınıza bakmayacağım… Yani umarım. Velhasıl kelam yarın cumartesi bu yüzden yeni yazı bekliyoruz!!!
YanıtlaSil